Türk dizilerinin dünya üzerinde hayli ses getirmesinin ardından Netflix, Türkiye’de Muhafız Hakan dizisinin yapımına başladı ve 15 Aralık’ta yayına verdi. Dizi yayına verildiği günün akşamında Netflix’den derhal filmi izlemeye koyuldum. İzlemeden önce ise Netflix’in Türkiye’ye yatırımlarını artırması umuduyla İMDB’ye çoktan girmiş ve 10 üzerinden 10 vermiştim bile. Hatta o dakikalarda telefonda görüştüğüm bir iş arkadaşıma İMDB’den 10 vermesi gerektiğini belirttim.
Aklımdaki olan tek şey Netflix’in muhteşem ağı sayesinde Türkiye tanıtımları ve Türk dizi, film sektörünün gelişmesiydi. Bu muhteşem fırsatı iyi değerlendirmeliydik.
Binnur Karaevli‘ye en ciddi tavsiyem bir dizi veya film senaryosu yazmamak olur. Eğer genel film yazma mantığı buysa henüz bir film nasıl yazılır bilmiyor.
Bundan sonra Netflix bir Türk yapımcıya gelirse senaryo çalışma kadrosu bana mutlaka haber etsin, ya da şu aşağıdaki notlarımı dikkatlice okusun ve öğrensin.
Türk dizileri Türkiye’de yer ve reyting rekorları kırar ama asla gelişmiş bir ülkede başarı sağlayamaz. Çünkü; sadelik ve karmaşanın dengesi yoktur. Olayların yavaş veya hızlı gidiş hattının ise asla bir ahengi yoktur. Önemli kısmı oldukça yavaş ilerle ve konular ise asla kolay kolay sonuca ulaşmaz. Bu Amerika, İngiltere, Almanya gibi gelişmiş ülkelerde bulunan vakti mühim ve değerli kitle tarafından izlenmez. 200 bölüm kızla erkeğin kavuşmasını ise asla bekleyemezler. O yüzden Netflix platformu uluslararası bir platformdur. Büyük kitlelere ulaşmak için önemli bir kaynaktır.
Netflix Almanlarla aynı çalışmayı yaptıklarında ortaya çıkan ürün “Dark” dizisiydi ve inanılmaz çok sevildi ve izlendi. Almanya’nın o soğuk ikliminde herkes merakla ve bir günde diziyi bitirdi. İşine adamlar sanat katmıştı ve senaryosu ciddi bir çalışma ürünüydü.
Şimdi bir dizi nasıl yapılır?
Dizi veya filmlerin ilk 10 – 15 dakikası ilk intibaya benzer ve bir merhabadır. O süreçlerde kişilerin kafasında dizinin gelecek kalitesini ortaya koyar ve ilgili yapımın nasıl işleneceği belli olur. En önemli vakittir ve bir çok ünlü yapımcı bunu bildiği için ilgili yapımın en kritik sahnesi ile başlar ve sonra flashback yaparak günümüze gelir.
Flashback kısmını atlayıp, dizinin asıl başladığı noktaya gelmek istiyorum. İlk önce izleyici kahramana karşı (pozitife yakın) nötr haldedir. Kahranı sevmek ve duygusal bağ kurmak için kahramanın mutlak bir sempatiklik içerisinde olması gerekir. Amerikan traş, “ulan bizim bu adamdan ne eksikliğimiz var.” hayat enerjisi (gıcıklık derecesinde) üstlerde, ilk dakikadan birileriyle birşeyler yaşayan, bir şekilde bu iş böyle yürümüyor Binnur Karaevli Hanım.
Bir kere seyirciyle kahraman (başrol oyuncusu) arasında duygusal bağ kurup kendisiyle özleştirmen gerekli. Bunun en güzel yolu kişinin hayatında yolunda gitmeyen bir seriler zinciridir. Fakat bunu oldukça yavaş ve tadında işlemen gerekir.
Ben bu olayın senaristi olsaydım şöyle başlardım.
Hakan alarmla uyanırve uykulu halde mutfağa gider. Bir bardak su içip, bir sigara yakar. Yüzünü yıkar ağır adımlarla hazırlanır. Yüzünden sakinlik, üzüntü, düşünce, garip bir mutsuzluk vardır her hücresinde.
(Araya bir notla giriyorum başrolkesinlikle bomboş biri olmamalı çünkü Muhafız Hakan’daki Hakan cidden boş beleş biri imajda. İQ derecesi muhtelen en diplerdedir. Seyirci kişiyle bağ kurarken ona aynı zamanda hayran olmalıdır.)
Hakan üniversitede öğretmen olsun ve hayat akışında annesini babasını kaybetmesinden dolayı yüzündeki hüzünde oradan gelsin. Hakan iyi bir tarihçi olabilir yani; tüm tarihi yemiş içmiş biri olabilir. Boş beleş veya bomboş biri olmasından tarih alanını yemiş içmiş birini yazmak arasında fark çoktur. tarihi bilen birini yazmak elbette boş beleş birini yazmaktan daha zordur.
Okulunda yolunda gitmeyen şeyler izlet bize duygusal bağ kurdur. Hayatından çokta mutlu olmasın ders alatsın enerjisi olsun ama aklında yığınların savaşı olsun.
Bir kaç sahne sonra ders anlatırken İstanbul Üniversitesi’nde yanına kuzeni bir kız gelsin. “Dedem çok acil seni çağırıyor Hakan abi” desin. Orada birşeyleri konuştur işte derken Hakan yola çıksın. Bursa’nın en gizemli yerlerinden bir yere bir külliyeye götür. Dedesi bağdaş kursun karşısında akşam olsun ve odayı mum ışıtsın.
“Evlat gel” desin. “Ben artık yaşlandım. Hayatım boyunca babamın bana verdiği görevi üstlendim ve sıra sende” desin. Hakan bir miktar şaşırsın. “Artık bu görev senindir. Büyük büyük büyük deden Fatih Sultan Mehmet Han döneminde yaşayan Mustafa dedemize Fatih Sultan Mehmet Han tarafından bir görev verilmiştir. Bu görev 500 yıldır bizim soyumuzun üstlendiği kutsal bir görevdir. Şimdi sıra sizdedir. Kuzenin Oğuz’a görevini bildirdim şimdi sana bildiriyorum.” desin. Hakan şaşırsın ama pür dikkat dinlesin dedesini. Dedesi “Fatih Sultan Mehmet Han ailemize verdiği görev 4 mısra 1 kıta bir şiirdir. Bu şiiri okuyup gizemini çözmektir, senin hayattaki en büyük görevinde budur.” desin.
Hakan elbette şaşırsın mum ışığındaki dalgalı ışıklı ortam, dedesinin babayiğit duruşu ve içeride anlamsızca esen şu garip rüzgar. Mumlar ve gaz lambaları, yahu şiir neydi.
Dedesi şiiri okusun.
Şiir gizemli olsun hatta film Fatih’in rüyasıyla başlasın. İstanbul’a kendisi gibi beyaz atla giren düşman kuvvetlerinin beyaz atla aynı yerden İstanbul’a girmesiyle başlasın. Şiirdeki gizemde ancak düşman kuvvetlerinin beyaz atla kendisi gibi İstanbul’a girmesiyle gizemini çözsün. Yahu bu ne de güzel bir konu oldu.
Hakan’a bir şekilde Üniversitede dersi anlatırken gizemi çözdür. Üniversitede arkeoloji öğretmenine ilk seyirciyi sonra Hakan’ı aşık et. Da Vinci tarzı İstanbul’da Bursa’da kazılar yaptır. Kız Kulesi’nin alt kısmında birşeyler buldur. Ayasofya’ya en son dal. Kapadokya’ya götür gizem kat olaya kimsenin bilmediği entresan yerlerde araştırmalar yaptır. Bir ipucu buldur sonra başka bir ipucuya gitsin. Hiç mi İndiana Jones izlemedin.
Saf gibi olayın babasını en başta verme. İşte bu Ayasofya burası işte gizemin merkezi olacak aha bu da kötü adam işte ben Kahraman’ın yani başrol ve ağlarım devamlı vs vs. Ya ağla kardeş ağla da bir fırsat var elde Netflix gelmiş sana dizi çektiriyor. Para alma kazanma yatır prodüksiyona ve adam gibi birşey çıkart ortaya, devlet millet meselesi yap. 2.si gelir korkma.
Dizi olayının tam ortasında bir de o salak saçma gömlek var. Gömlek nedir, bu kadar saçma bir konu olamaz. Yazıktır yahu. Güç insanın içindedir ve güç bir kere gelmişse gelmiştir. Birde bu muhafız yardımcıları ulan sanki her yıl bir muhafıza gömlek giydirip onun kafasına silah ateşliyorlar. O kadar rahat ve işlerinde iyiler ki Hakan’ın şaşırmasına şaşırıyorlar.
Birde o asıl kız olayı var. Asıl kız kötü adamın yanında çalışan insan kaynakları müdürü ve Hakan büyük bir iş başvuru kuyruğu görüp o kuyruk içerisinde geçip kızla görüşüyor. Seyirciye aptal muamelesi yapmakta büyük hata sevgili Binur Karaevli bu adam 5 dakika önce dükkan baktı.
Hakan’ın cebinde kuruş yok aşırı iyi lokasyonda dükkan bakıyor (bu ne büyük gariplik) ve o sırada bir sıra görüp iş görüşmesine giriyor. Hemde kız sempatiklikten uzak iş görüşmesinde Hakan’ı kovan kız asil kız oluyor. Tamam tersleşmeler güzeldir ama Hakan gömleği giyip kızı kurtardıktan sonra kız aşık olursa o aşktan bir cacık olmaz. Ki; asıl kıza seyirciden önce Kahraman’ı aşık edemezsin. Asıl kız olaya tam aşık olunası şekilde girer ve her yere herkese neşe dağıtır. İlk seyirci vurulur sonra asıl kahramana kalır olay. Bir şekilde de kız nazlanır veya aralarında isimsiz olaylar olur.
Birde artık şu güzel ülkemizi güzel gösterin be abi. İnsanların mutluluğu ferah seviyesini ve ne bilim kafasına göre sağda solda ateş eden adamları göstermeyin. Turistik bir mekanda rastgele mermiler imaj için hiç iyi olmaz. Her ne iş yapıyorsanız işin içine az da vatan millet aşkı katın.
Herşey çok gelişmiş yerlerde başlasın. Modern bir arayüz çizin ve buna eşlik eden geleneksel bir yapı. Aslında herşey zıtlıkların muhteşem uyumunda yatar. Bu uyumlar maalesef Hakan’da gram yoktu. Tam ve katıksız bir hayal kırıklığıydı.
Puanlaması : 16 / 100
(izlemediyseniz kurtardığınız dakikalara sevinin.)
Add comment